Sağlam Çocuk ve Yenidoğan İzlemi
Yenidoğan ve çocuk takibi, doğum anından ergenlik dönemi bitinceye kadar devam eden süreçte çocuğun sağlığını ve gelişimini belirlenmiş aralıklarla düzenli olarak izlenmesini ve gerekli koruyucu önlemlerin alınmasını kapsar. İzlem ve takip sırasında çocuğunun muayenesi ile birlikte aileler bilgilendirilir. Yenidoğan döneminden itibaren takipler; doğum anı (ve izleyen ilk günler için anne hastane takibindeyken her gün), 7. gün, 6 aylık olana kadar her ay; 6. aydan sonra 9 , 12, 15, 18. aylarda; sonrasında ise 2, 3, 4, 5, 6, 8, 10, 12, 15 yaşlarında düzenli olarak yapılmalıdır. Doktorunuz Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzman'ıdır, yani çocuğunuz sadece hasta olduğunda değil, öncelikle sağlıklı olduğu dönemlerde düzenli kontrollere getirmeniz gerekmektedir.
Yenidoğan/ Çocuk Reflü
Bebeklerin sindirim sistemleri henüz yeterli olgunluğa ulaşamadığı için sağlıklı bebeklerde reflü 18 aya kadar fizyolojik yani normal kabul edilir. Her ne kadar reflü normal kabul edilse de reflünün neden olduğu sorunlar bebeğin hayat kalitesini bozar. Hıçkırık, huzursuzluk, aşırı ağlama, sık sık ve kesik kesik kusma, kilo alamama, kilo kaybı, hırıltı, sık tekrarlayan akciğer enfeksiyonları reflünün sık karşılaşılan belirtilerindendir. Tanı muayene ve öykünün yanı sıra gerekli görüldüğünde tetkiklerle konulur.
Büyüme Gelişme Geriliği
Çocuklarda, büyümeyi gösteren en önemli bulgu boy uzaması olup belirlenen normal büyüme eğrilerinden sapma gösterme, sabit kalma gibi durumlarda büyüme gelişme gerileğinden söz edilebilir. Büyüme gelişmeyi belirleyen faktörler; beslenme, ailesel ve hormonal faktörler olarak sıralanabilir. Sadece anne baba boyu ile alakalı olabilen büyüme eğrisinin altında kalma, birçok kronik hastalıkta da görülebilmektedir. Tedavi gerekliliğine doktorunuzun takipleri neticesinde karar verilir.
Beslenme Bozuklukları
Yemeyi Reddetme
Neredeyse tüm annelerin ortak sorunu iştahsız ve yemeyi reddeden çocuklardır. En sık görüldüğü yaş grubu 4 ay -3 yaş arasındadır.
Yemeyi reddetme, iştahsızlık, basit ya da ciddi bir enfeksiyona bağlı olabilse de asıl problem çocuğa kazandıralan beslenme davranışlarındaki hatalardır.
Eğer çocukta beslenme reddine bağlı büyüme gelişme geriliği izlenmiyorsa davranış değişikliği ve düzenlenmesi başta olmak üzere sebebe yönelik düzenleme yapılır.
Obezite
Son yıllarda hızla değişen beslenme alışkanlıkları nedeniyle ne yazık ki artık çağımızda çocukalrın da en büyük sorunu obezitedir. Obezite; ortopedik sorunlardan diyabete, karaciğer yağlanmasından kalp krizine, çocuğun sosyal olarak arkadaşları tarafından alay edilmesinden, ciddi psikolojik rahatsızlıklara kadar bir çok soruna yol açmaktadır.
Çocuğun büyüme gelişme geriliğinin önemli olduğu kadar kilosunun yaşına ve boyuna göre normalin üzerinde seyretme eğiliminde olması da oldukça önemli erken fark edilmesi ve önlem alınması gereken bir durumdur.
Çocuğunuzun rutin sağlam çocuk izlemini yaptırınız ve beslenme alışkanlığında değişiklik fark ettiğiniz zaman doktorunuzla mutlak paylaşınız.
Akciğer Hastalıkları
AKCİĞER ENFEKSİYONLARI Bronşiyolit
2 yaşından küçük çocuklarda (özellikle 3-6 ay arası erkek bebeklerde daha sık karşılaşılan) kış ve ilkbaharın ilk aylarında görülen bir akciğer hastalığıdır. Enfeksiyonun sebebi genellikle virüslerdir.
Hastalık; burun akıntısı ,hapşırma, hafif üst solunum yolu enfeksiyonu şeklinde başlar. Çoğunlukla etrafında grip belirtilerini gösteren birileri vardır.
Belirtileri; iştah azalması, öksürük, hırıltı, nefes alırken ıslık sesi çıkarma, nefes darlığı, hafif ya da yüksek ateş olup kimi zaman ağızdan ilaçlarla tedavi edilebilirken kimi zaman hastaneye hatta yoğun bakım yatışlarına neden olmaktadır.
Kabızlık
Çocuklarda sindirim sisteminin çeşitli sebeplerden yavaşlamasına bağlı olarak barsak geçişinin yavaşlaması, kaka sıklığının azalması, kaka yapmanın ağrılı bir hale gelmesi olarak tanımlanır. Kaka yapma sıklığı her yaşa göre farklılık gösterdiği gibi her çocuğa göre de farklılık gösterebilir. Kakanın sertleşmesi, dışkılama sırasında duyulan ağrı, popoda oluşan yırtıklar ve yırtıkların daha da çok ağrı yaparak kakayı tutma, tutulan kakanın daha da sertleşmesi şeklinde bir kısır döngü oluşturabilir.
Kabızlığın sebebi olarak çoğunlukla davranışsal problemler olsa da beslenme bozukluğu, kimi kronik hastalıklar da olabilmektedir. Tedavi sebebe yönelik olup ailenin sabırlı olmasını gerektirir.
Demir Eksikliği Anemisi
Sanılanın aksine kansızlık vücuttaki kan miktarının az olması değil, kanın içerisindeki çok çeşitli hücrelerden biri olan ve vücuda oksijen dağıtmakla görevli olan kırmızı kan hücrelerinin (alyuvarlar) içinde bulunan hemoglobinlerin azalması ya da düzgün çalışmaması durumudur.
Hastalık başlangıç ve orta seviyedeyken çok bulgu vermemekle birlikte süt çocukluğu döneminde, demir eksikliğiyle giden kansızlık çocuğun nörolojik ve fiziksel gelişimini olumsuz yönde etkilemektedir.
Geç dönemlerde karşılaşılan belirtiler ise solukluk, halsizlik, çabuk yorulma, çarpıntı hissi, saçlarda dökülme ve ağız kenarında yaralar, pika denilen toprak (duvardan dökülen parçalar), kibrit ucu, vs. yeme isteğidir. Hastalığın tanısı, hastanın dikkatli muayenesi ve kan tahlilleri ile konulmaktadır.
Megaloblastik Anemiler
Özellikle et yemeyen çocuklarda ve vejeteryan/vegan beslenen kişilerde ya da barsaklada emilim bozukluğuna bağlı görülen bu anemi (kansızlık ) şeklinin temel nedeni vücutta folik asit ve B12 vitaminin eksikliğidir. nedeniyle ortaya çıkar. Belirtileri; yorgunluk, halsizlik, iştah ve kilo kaybı, unutkanlık, kas zayıflıkları,kırmızı ve ağrılı dil, anormal el kol hareketleri. ellerde ve ayaklarda his kaybı ve yürüme ve ellerin kullanılmasında zorluklar olarak karşımıza çıkabilir.
Hastalığın tedavisi altta yatan sebebe yönelik olarak yapılmaktadır.
Alerji ve Alerjik Hastalıklar
Alerji ve alerjik hastalıklar, basit hapşırma atakları, burun, göz kaşıntısından nefes borusunun ödemle şişip tıkanmasına kadar uzanan geniş bir yelpazedir. Genetik yatkınlığın ( anne, baba, kardeş, 1. ve 2. derece akrabalar) kesinlikle önemli olduğu alerjik hastalıklarda, çevresel faktörlerin etkisi de çok büyüktür.
Alerjik hastalıklar çoğunlukla genetik geçişli olması sebebiyle bu hastalıkları tamamıyla ortadan kaldıracak bir tedavi yöntemi yoktur. Ancak erken tanı ve iyi ve doğru bir tedavi ile tamamiyle kontrol altına alınabilen hastalıklardır.
Tedavide amaç; hastaya, şikayetlerinin en az derecede olduğu ya da hiç olmadığı daha konforlu bir yasam sağlayabilmektir.
Alerjik hastalıklar denilince başta gelen hastalıklar:
-Alerjik Rinit: burun kaşıntısı, sürekli burunla oynama, hapşırma, burun akıntısı ve burun tıkanıklığı
-Atopik Dermatit: Vücutta bebeklik döneminde yanaklarda başlayan sonra yüzün diğer kısımların yayılarak, ense, bilekler, kollar, karın ve bacaklarda görülebilen; kızarık, kaşıntılı tekrarlayan lezyonlarla ilerler. Deride kuruma, sık cilt enfeksiyonları, avuç içi çizgilerinde artış gibi bir çok bulgu atopik dermatiti düşündürür. Tedavide etkeni saptamak ve uzaklaştırmanın yanı sıra alevli dönemlerde bulguları sakinleştirici tedavi vermek de çok önemlidir.
Astım: Hava yollarının çevresel uyaranlara (alerjenler -ev tozu akarları, polenler, kedi, köpek hamam böceği vb- viral solunum yolu hastalıkları, sigara dumanı, hava kirliliği) karşı aşırı duyarlı olması durumudur. Bu asırı hassasiyet neticesinde hava yollarında ödem yani şişme meydana gelir. Bu şişme hava yollarını daraltıp tıkayarak, havanın iletimini yer yer engeller ve solunum sıkıntısına yani astım ataklarına neden olur.
Belirtileri , inatçı kuru öksürük, hırıltılı nefes alma, nefes alıp verirken ıslık sesi duyulması, göğüste sıkışma hissi, nefes darlığıdır. Ataklar halinde görülen astım; tekrarlayıcıdır ve hastaların ataklar arasında çoğunlukla herhangi bir şikayeti yoktur. Bazı alerjenlerin ve egzersizin (ağlama, koşup oynama ..) tetiklediği astım tanısı; hasta muayenesi, detaylı öykü ve (hastanın yaşına göre) solunum fonksiyon testleri ile konulmaktadır.
Kronik Öksürük
Öksürük; hava yollarını, istemsiz solunan küçük parçacıklardan ve vücudun kendi salgılarından temizleyerek, akciğerlere kaçmasını ve yerleşmesini önleyen oldukça önemli bir reflekstir. Sağlıklı çocukların 24 saatlik zaman diliminde yaklaşık 10-12 kez öksürmeleri normal olarak kabul edilir. Öksürük; akut(15 günden az), subakut (15gün-1 ay) kronik (1 aydan uzun süren) öksürükler şeklinde ayrılır.
Kronik öksürük sebepleri oldukça fazla olmasına rağmen kabaca ;bakteriyel bronşit, boğmaca, zatürre, tüberküloz(verem), yabancı cisimlerin akciğerlere kaçması, reflü, astım, geniz akıntısı şeklinde sıralanabilir. Tedavi altta yatan sebebe yöneliktir.
Çocuk Tüberküloz
Çocuklarda görülen tüberküloz sıklıkla erişkin kaynaklıdır. Tüberküloz hastası erişkin ile çocuğun yakın ve uzun süreli teması hastalığın çocuğa bulaş riskini arttırır.
Hastalıkla temas etmiş ve basili (verem mikrobunu) almış olan çocukta tüberküloz hastalığı oluşma olasılığı, çocuğun yaşına göre değişmektedir. Çocuk ne kadar küçükse risk o kadar artmaktadır.
Tüberküloz oldukça sinsi bir hastalık olup belirtileri hastayı çok aşırı rahatsız etmez. Ateş (genellikle 37,5-38,6), 2 haftadan uzun süren öksürük, eklem ve kemiklerde ağrı, halsizlik, iştah ve kilo kaybı belirtileri arasındadır. Tedavi; Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları / Çocuk Göğüs Hastalıları hekimi tarafından düzenlendikten sonra, tedaviye; Verem Savaş Dispanserleri kontrolleri ve takibinde devam edilir.
Kistik Fibroz
Genetik bir hastalık olan kistik fibroz için ülkemizde de 2015 yılından itibaren, topuktan alınan kan ile tarama testi yapılmaktadır. Daha çok solunum yolları problemleri ile bulgu veren hastalarda asıl problem vücuttaki tüm salgı bezlerinin (solunum yolları, ter bezleri, safra yolları vs.) salgılarının aşırı koyu kıvamlı olması ve bu koyu salgıların tıkaçlara yol açmasıdır.
Belirtiler yenidoğan döneminden itibaren başlar ve en çok geçmeyen öksürük, tekrarlayan zatürre, kilo alamama ile kendini gösterir. Kistik fibroz hastası bebeklerin büyük bir kısmı yenidoğan döneminde ilk kakalarını geç yaparlar. Ayrıca önemli bir bulgu olarak ter bezlerindeki bozukluğa bağlı olarak aile bebeklerini öptüklerinde “tuzlu” bir tat aldığını ifade eder.
Hastanın en önemli şikayetleri solunum sistemiyle ilgili olması sebebiyle solunum yollarına yönelik tedaviler oldukça önemlidir. Hastalığın kesin tedavisi henüz olmamakla birlikte gen tedavisi çalışmaları halen devam etmektedir.
Enfeksiyon Hastalıkları
Üst Solunum Yolu Enfeksiyonu
Soğuk algınlığı, nezle olarak da bilinen üst solunum yolu enfeksiyonları (ÜSYE) virüs kaynaklı olup, çocuğun antibiyotik ihtiyacı yoktur. Ancak kimi zaman üzerine bakteriyel enfeksiyon eklenebilmektedir. Çocuklar yılda 4-8 kez ÜSYE geçirebilirler.
Belirtiler; ateş, ses kısıklığı, boğaz ağrısı, öksürük, hapşırma olarak sıralanabilir. Eğer boğaz ağrısı, yutma güçlüğü, ateş ön plandaysa, bademcikler üzerinde iltihaplı görünüm varsa, hekiminiz uygun gördüğünde, boğaz kültürü ve hızlı boğaz sürüntü testi yapılmalı ve tedavi ona göre düzenlenmelidir.
Ailenin antibiyotiği erken kesmesine bağlı olarak) iyi ve yeterli tedavi edilmemiş boğaz enfeksiyonunun en önemli tehlikesi ilerde karşımıza kalp romatizmasıyla gelen çocuklardır. Bu sebeple ailenin çocuğa verilen antibiyotiği hekiminin önerdiği şekliyle ve önerdiği üsrede kullanması hayati önem taşımaktadır.
Kulak ağrısı, çocuklarda en sık orta kulak iltihabı sebebiyle görülmektedir. Hemen her zaman viral etkenle başlayan orta kulak enfeksiyonlarında üzerine bakteriyel enfeksiyon eklenmektedir. Mutlaka antibiyotik kullanmayı gerektiren orta kulak iltihaplarında , çocuğu çok aşırı rahatsız eden kulak ağrısı için antibiyotik etkisini göstere kadar (48 saat süreyle) düzenli olarak ağrı kesici verilmelidir.
Mide ve Barsak Enfeksiyonları
Okul çağı yaşlarında gıda zehirlenmesi, bakteriyel enfeksiyonlar ile karşımıza çıkan mide ve barsak enfeksiyonları süt çocukluğu döneminde daha çok zehirli ishal olarak da bilinen rota ishali şeklinde kendini göstermektedir.
En sık belirtisi karın ağrısı olup kusma ve ishal de eşlik edebilir. Tedavi yaşa ve sebebe yönelik olarak yapılır.
İDRAR YOLU ENFEKSİYONLARI
Yanlış ya da yetersiz tedavi edilmesi önemsenmemesi neticesinde kalıcı böbrek hasarına yol açabilen idrar yolu enfeksiyonları üst solunum yolları enfeksiyonlarından sonra çocuklarda en sık karşılaştığımız enfeksiyonlardır. Antibiyotiği önerilenden daha erken bırakma, tuvalet sonrası temizliğin yanlış yapılması, idrar tutma, kabızlık gibi önlenebilir nedenlerin yanı sıra tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonlarında yapısal bir bozukluk ( idrar kesesinden böbreğe idrar kaçağı, taş tümör vb. etkenlerle tıkanıklık) olup olmadığı mutlaka araştırılmalıdır.
Hastalık belirtileri; sebepsiz yükselen ve düşmeyen ateş, kusma, huzursuzluk, iştahsızlık, karın ağrısı, idrar yaparken yanma, sık idrara çıkma, idrarda renk ve/veya koku değişikliğidir. Tanı idrar tahlili ve idrar kültürü ile konulurken tedavisi 10 günlük antibiyotik tedavisidir.
Endokrin Hastalıklar
Diyabet Takibi
Tip 1 Diyabet (Çocukluk Çağı Diyabeti)
Erişkinlerdeki gibi sinsi olmayan çocukluk diyabeti biraz dikkatli gözlemle erkenden tanınabilir.
Çocuklarda; çok su içme, sık tuvalete çıkma, yeni başlayan gece alt ıslatma, iştahının yerinde olmasına rağmen kilo alamama ya da kilo kaybı çocukluk çağı diyabetin ilk belirtilerinden olabilir.
Sebebini tam olarak açıklayamadığımız kan şekeri seviyesini dengeleyen hormon eksikliği ya da yokluğu ile gider.
Tip 2 Diyabet (Eriskin Tip Diyabet)
Her ne kadar adı erişkin tip olsa da günümüzde beslenme alışkanlığının bozulması (fast-food diye adlandırdığımız gıdaların daha çok tüketilmesi) tip 2 diyabeti artık çocuklarda eskisinden daha sik görüyoruz. hareketsizlik ve obezitenin en önemli risk faktörü olduğu hastalık çoğunlukla kan şekeri seviyesini dengeleyen hormon direnci ile başlıyor. Kan şekeri seviyesini dengeleyen hormon direncinin gözden kaçırılmaması gereken belirtisi: kol altlarında, ensede, kasıklarda (katlantı yerlerinde) koyu renk değişikliğidir. Bir kez diyabet tanısı aldıktan sonra geri dönüşü olmayan hastalığı kan şekeri seviyesini dengeleyen hormon direnci fark edildiğinde hastalık ilerlemeden geri döndürmek mümkün olmaktadır.
Böbrek Hastalıkları
Çocuklarda karşılaşılan böbrek hastalıkları çoğunlukla doğuştan olan bozukluklardır. Böbrek hastalıkları ile ilgili belirti bulgular, çoğunlukla idrar ve idrar yaparken karşılaşılan bozukluk, değişiklik, farklılıklardan anlaşılır.
Kalp Hastalıkları
Çocuklarda görülen kalp hastalıkları çoğunlukla doğuştan olan bozukluklardır. En sık olarak da, rutin sağlam çocuk ve yenidoğan izlemi sırasında çocuk hekimi tarafından yapılan kalp muayenesi sırasında fark edilen, “üfürüm” dediğimiz kalbin sesinin normalden farklı duyulması ile karşımıza çıkar. Herhangi bir rahatsızlığı olmayan çocuklarda duyulan bu ses sıklıkla masum üfürüm olarak adlandırılır.
Duyulan üfürüm masum üfürüm bile olsa, hekiminiz gerekli gördüğü takdirde mutlaka Çocuk Kardiyolog u tarafından EKO (ekokardiyografi) ile değerlendirilmesi gerekmektedir.
Sonradan oluşan kalp hastalıklarının en başında kalp romatizması gelmektedir ve sebebi (ailenin antibiyotiği erken kesmesine bağlı olarak) iyi ve yeterli tedavi edilmemiş boğaz enfeksiyonu kaynaklıdır. Çocuktaki kalp hastalığı belirtileri; çabuk yorulma, egzersiz sırasında (bebekler için ağlama ve emme) morarma, çabuk yorulma, aşırı terleme, nefes darlığı olup ihmal edilmemesi gereken durumlardır.