Endoskopik İşlemler (Gastroskopi, Kolonoskopi)
Kelime anlamı içe bakma olan endoskopi, sindirim sistemi hastalıklarının tanısında önemli bir yer tutmakta olup birçok hastalık için de teşhiste altın standarttır. Gastroskopi, yani mideye bakma işlemi ile yemek borusu, mide ve on iki parmak bağırsağı ile ilgili bilgiler edinilir. Bu organların iltihabi, fiziksel ve kanser gibi hastalıkları teşhis edilir ve aynı esnada biyopsi alınabilir.
Benzer şekilde kolonoskopi yani kalın bağırsağa bakma işlemi ile günümüzde sık gördüğümüz kolon ve rektum yani kalın bağırsak kanserleri teşhis edilip biyopsi alınarak tanı konulabilir. Her iki işlem de sedasyon adını verdiğimiz hafif anestezi uygulaması ile hastanın konforunu gözeterek yapılabilmektedir. 50 yaş üzeri toplumdaki herkesin kolonoskopi yaptırması önerilmektedir. Bu sayede kolon kanserinin başlangıç aşamasını oluşturan polipler görülebilmekte ve genelde aynı seansta temizlenebilmektedir. Bu sayede gelecekte kansere neden olabilecek lezyonlar bağırsaktan temizlenebilmektedir.
Tüm Biyopsi İşlemleri
Özellikle kanserin kesin tanısı için uygulanan biyopsi, meme, tiroit gibi vücudun farklı bölgelerinden alınan doku parçasının patolojik inceleme ile kesin sonuca ulaşmasıdır. Hem dokunun yapısı incelenir, eğer tümör varsa tipi saptanabilir. Doku ve çevresine uygulanacak tedavi kısmında da biyopsiden alınan sonuç faydalıdır. Biyopsi yapılması, hastalığın yayılmasına ya da kötü bir seyir halini almasına kesinlikle yol açmamaktadır.
Eskiden doku parçası almak için açık cerrahiler kullanılırken günümüzde teknolojiler sayesinde doku alma yani biyopsi işlemi farklı iğneler kullanılarak yapılmaya başlanmıştır. Biyopsi sırasında ilgili organın içindeki şüpheli kitlenin en uygun hangi yöntemle görülebildiği belirlenir. Böylece şüpheli kitlenin yeri net olarak tespit edilir. Lokal anestezi ile uygulanan biyopsi, iğne ile hedeflenen lezyona girerek, küçük parçalar alır. Alınan parçalar pataloji laboratuvarında incelenir. Yaklaşık 15-20 dakika süren biyopsi işleminde kesik ve dikiş gibi işlemler bulunmamaktadır.
Outpatient Cerrahi (Günübirlik Cerrahi)
Son yıllarda, hasta monitörizasyonundaki gelişmeler, anestezi ve cerrahi teknikteki ilerlemelere paralel olarak, sağlık hizmetlerinde yüksek maliyetli uzun süreli hastane bakımı gerektiren cerrahi işlemlerden, hastaların ameliyat sonrası aynı gün içinde evlerine gönderilebildikleri cerrahi işlemlere doğru bir yönelim meydana gelmiştir.
Günübirlik cerrahi, ameliyat gerçekleştirildikten sonra, hastaların aynı gün içinde evlerine gönderildikleri cerrahi prosedürdür.
Laparoskopik (Minimal İnvaziv) Cerrahi
Minimal invaziv cerrahi, karın ön duvarında açılan 0,5-1 cm’lik kesilerden yerleştirilen kamera ve el aletleriyle yapılıyor. Fıtıktan, kalp ameliyatlarına kadar birçok alanda kullanılan bir yöntem ve açık cerrahideki temel prensiplerle yapılıyor. İki teknik arasındaki en önemli fark; minimal invaziv girişimin küçük deliklerden yerleştirilen kamera ve el aletleri aracılığıyla yapılması.
Bugün en sık yapılan minimal invaziv cerrahi girişim, “laparoskopik kolesistektomi” olarak da adlandırılan laparoskopi yardımıyla safra kesesinin çıkarılması ameliyatı. Ancak başta kasık fıtığı, apandisit, reflü ve mide fıtığı ameliyatları olmak üzere birçok genel cerrahi ameliyatı laparoskopik olarak yapılıyor. Bunun yanında dalağın çıkarılması ya da böbrek üstü bezinin çıkarılması gereken durumlarda, kalın bağırsak kanserlerinde yine laparoskopik cerrahi kullanılıyor.
Travma ve Acil Cerrahi
Travma ve Acil Cerrahi; travma hastaları için deneyimli genel cerrahi, ortopedi ve beyin cerrahisi ekibi ile hizmet vermekteyiz
Endokrin Sistemin Cerrahi Hastalıkları
Vücudun bir bölümündeki bilgiyi, kan dolaşımındaki “hormon” denen kimyasal sinyaller aracılığıyla bir başka bölüme ileten sistemdir. Vücudun diğer bütün sistemleriyle kontrol ve koordinasyon sağlayarak, dengenin korunmasına ve sürdürülmesine yardım eder. Kandaki hormon miktarının çok az veya çok fazla olması ya da vücudun salgılanan hormonlara karşı yanıtsız kalması, endokrin sistemle ilişkili bir problemin varlığına işaret eder. Endokrin sistem organlarının hastalıkları, tümör (habis/selim) ya da organ işleyişini bozan çeşitli sebeplerden kaynaklanabilir. Bu hastalıkların tedavisinde endokrin uzmanları ve genel cerrahlar birlikte çalışmalıdır.
Vücudumuzda pek çok endokrin sistem organı bulunmakla birlikte, genel cerrahi kapsamında operasyonla tedavi edilen organlar Tiroid ve Paratiroid bezleri, Adrenal (Böbrek üstü) bezler ve pankreastır.
Meme Hastalıkları Tanı ve Kanser Tedavisi
Meme kanserinin belirtileri nelerdir ?
1. Memede veya koltukaltında ele gelen kitle (sertlik, şişlik),
2. Meme başından akıntı,
3. Meme başında içe doğru çekilme, çökme veya şekil bozukluğu,
4. Meme cildinde yara veya kızarıklık,
5. Meme cildinde ödem, şişlik ve içe doğru çekintiler olması (portakal kabuğu görünümü),
6. Memede büyüme veya asimetri,
7. Kas ağrısı,
8. Bazı hastalarda ise bu belirtilerin hiçbirisi olmadan, kanser mammografide tespit edilebilir.
Meme kanseri için risk faktörleri nelerdir ?
1. Yaş Meme kanseri her yaşta görülebilmesine rağmen 40-50 yaşından sonra görülme oranı artar. Yaşı 85 in üstünde olan her 8 kadının birinde meme kanseri gelişir,
2. Önceden bilinen meme kanseri hikayesi. Hastanın aynı veya diğer memesinde daha önce tedavi edilen kanser olması tekrar kanser gelişmesi riskini arttırır,
3. Ailede meme kanseri öyküsü. Hastanın aile bireylerinde meme kanseri saptanması meme kanseri açısından risk oluşturur. Annede, kızkardeşlerde meme kanseri saptanması hasta için 2-3 kat artmış risk anlamını taşır. Meme kanseri menapoz öncesi yaşta ve iki memede birden ortaya çıkmışsa risk daha fazladır,
4. Genetik yatkınlık. Meme kanserlerinin % 5-10’unda genetik faktörler rol oynar. Özellikle erken yaşta ortaya çıkan meme kanserlerinde bu oran daha yüksektir. BRCA1 ve BRCA2 genlerindeki bozukluk genetik meme kanserinin en önemli nedenidir,
5. Östrojen altında uzun süre kalmak ve östrojen tedavisi. Östrojene uzun süre maruz kalan kadınlarda meme kanseri riski artar. Bu herhangi bir nedenle östrojen kullanmak nedeniyle olabileceği gibi erken yaşta ergenlik çağına veya geç yaşta menapoza girmek şeklinde de olabilir. Çocuk doğurmayan veya geç yaşta anne olan kadınlarda da risk artmıştır,
6. Radyasyon tedavisi görmüş olmak,
7. Şişmanlık,
8. Sigara içmek,
9. Hormon tedavisi. Menapoz sonrası hormon tedavisi alan kadınlarda meme kanseri daha fazla görülür,
10. Kanser öncüsü lezyonlar. Memede daha önce herhangi bir nedenle yapılan biopsilerde atipik duktal hiperplazi veya karsioma in situ saptanması kanser riskini arttırır.
Meme kanserinin tanısı ve taramasında kullanılan yöntemler nelerdir?
Mammografi
Meme kanserinin tanısında ve kitle taramasında mamografi çok değerli bir yöntemdir. Özellikle 50 yaşından sonra tanı güvenliği daha fazladır. 40 yaşından sonra rutin olarak her kadının mamografi çekilmesi önerilir.
Ultrasonografi
Özellikle memede ele gelen kitlesi olan hastalarda kitlenin içinin sıvı ile dolu olup olmadığını (kistik kitle) ayırt etmede faydalıdır.
Magnetik Rezonans (MR)
Memede MR fiyatı pahalı olmasına rağmen yüksek seviyedeki tanı güvenliği nedeniyle tercih edilebilir. Meme koruyucu cerrahi planlanan hastalarda gizli kalan başka bir tümör olup olmadığının araştırılması içinde kullanılabilir.
Genetik testler
BRCA1 ve BRCA2 genlerinin mutasyonu ve genetik meme kanseri arasında ilişki kurulduktan sonra yüksek riskli hastalarda kan testi ile bu genlerdeki mutasyon saptanabilir.
Onkolojik Cerrahi
Cerrahi, kanserli dokunun vücuttan çıkartılmasıdır. Birçok kanserde cerrahi tedavi uygulanan bir yöntemdir ve bazı kanserlerde cerrahi tedavi sağlanmaktadır. Cerrahi aynı zamanda biyopsi, evreleme, yan etkiler ve ağrının azaltılmasında kullanılan bir tedavi yöntemidir.Cerrahi tedavinin yan etkileri, cerrahinin tipine ve hastanın tedavi öncesi genel sağlık durumuna bağlıdır. En sık görülen yan etki, hastaların pek çoğunda kolaylıkla tedavi edilebilen ağrıdır.
Kanser cerrahisinin diğer ameliyatlardan en belirgin farkı; tümörün nüks etmemesi için tümöre mümkün olduğunca dokunmadan, delmeden ve özellikle tedavi edici kanser ameliyatlarında daima etrafta mutlaka sağlıklı doku kazanılarak tümörlü dokunun lenf bezleri ve etkilediği tüm yandaş organlar ile birlikte eksiksiz olarak çıkartılmasıdır.
Kemoterapi Portu Onkolojide verilen kemoterapi el ve kol damarlarında hasara neden olabilir. Hatta ilaç verilmesinde zorluklar yaşanabilinir. Engellemek için ve kemoterapinin aksamaması için portlar lokal anestezi altında günübirlik bir işlemle uygulanabilinir. Kateterin ucunu kalbe kadar ilerletiyoruz. Skopi yardımı ile de katerin yerinde olup olmadığını kontrol ediyoruz. Portun haznesini deri altına yerleştiriyoruz. Hastanın MR'a girmesine bir engel teşkil etmez. Hastanın durumuna göre 1-3 yıl arasında hiçbir zarar vermeden vucütta kalabilir. Portttan her türlü kemoterapi ilacı, diğer damardan uygulanması gereken ilaçlar ve kan ile kan ürünleri kolaylıkla verilebilinir. Hastanın ihtiyacı kalmadığında doktorunuzun bilgisi ve tavsiyesi ile de kolaylıkla çıkarılabilinir.
Laparoskopik Rektum ve Kolon Cerrahisi
Laparoskopik Rektum ve Kolon Cerrahisi Laparoskopi hastaların göbek bölgesinden ve batında belirli bölgelerden delikler açılarak girilen ve optik cihaza görüntü yansıtılan, karın içerisindeki organların daha iyi görülebilmesi için karbondioksit gazı verilen, tanı ve tedaviye yardımcı olan cerrahi işlemdir. Rektum ve kolon cerrahisinde de seçilmiş erken evre kanser vakalarında açık cerrahiye göre daha az sıklıkta da olsa uygulanabilmektedir. Ameliyat edilen organ sezeryan kesisine benzer bir keşiden batın dışına çıkartılmaktadır.
Mide Kanseri Cerrahisi
Mide kanserleri olan hastalarda hastalık sinsi olarak ilerler, hastaların mideleri kazınır, hazımsızlıkları vardır, ağızlarına acı ekşi sular gelir fakat hiç doktora gidilmez. Ne zaman anlamsız kilo kaybı ve iştah azalması olur o zaman gidilir fakat olay ilerlemiştir. Bazen halsizlikleri olur, yavaşça kanayan kanser hastada kan kaybına neden olur. Renkleri bembeyaz olabilir. Bazen kanser o kadar büyür ki yemek yiyemez, su içemez hale gelirler. Önemli olan küçük şikâyetlerle başlayan mide kanserini zamanında yani erken olarak saptamaktır. En iyi tanı erken tanı ve acil yapılacak endoskopidir. Endoskopi sırasında kansere tanı konulur biyopsiler alınır.
Tedavide eğer yapılabiliyorsa cerrahi en iyi olan yöntemdir. Tipine ve yerine göre laparoskopik (kapalı) ya da açık olarak yapılabilir. Eğer yapılamıyorsa kemoterapi yapılabilir. Hastalığın evresine göre bu tedavi seçenekleri kararlaştırılır.
Karaciğer ve Safra Yolları Kanseri Cerrahisi
Karaciğer ve Safra yolları Kanseri Cerrahisi; karaciğer kanserinde açık yöntemle gerekirse karaciğerin sağ ve sol lobunun alınması gereken kanser hastaları veya daha önce kolon kalın barsak kanseri gibi bir hastalık nedeniyle tedavi edilen ve karaciğerde yayılımı söz konusu olan hastalar uygun şekilde tedavi edilebilmektedir.
Safra kesesi taşının tek ve ilk tedavisi cerrahidir. Altın standart yöntem ise laparoskopik kolesistektomidir. Safra kesesi taşının laparoskopik tedavisi ve safra yolları taşının ameliyatsız endoskopik yöntemle tedavisi başarılı bir şekilde sürdürülmektedir.
Özefagus (Yemek Borusu) Cerrahisi
Özefagus (yemek borusu) yediklerimizi ağzımızdan midemize ulaştıran, iki kat kas dokusundan oluşan bir tüp yapıdır. Günümüzde özefagus cerrahisinin %80'den fazlası kapalı yöntemlerle yapılmaktadır. Reflü dışındaki diğer hastalıkları çok bilinmemesine rağmen, yutma güçlüğü şikâyeti olan kişilerin çoğunluğunda özefagusa ilişkin bir problemle karşılaşılmaktadır. Özefagus Kanseri, Divertikül, Akalazya, ve hareket bozuklukları görülmektedir.
Pankreas Kanseri Cerrahisi
Pankreas ameliyatları hem hekimlerin hem de hastaların gözünde birçok değişik nedenden dolayı genel cerrahinin diğer ameliyatlarına göre farklı bir yerdedir. Pankreasın anatomik yapısı nedeniyle çok farklı organlarla komşuluk göstermesi, çok önemli damarsal yapılarla yakın ilişkisi, pankreas cerrahisi sırasında bu damarlarla ilgili girişimlerin gerekliliği, cerrahi sonrası bazı pankreas ameliyatlarıyla ilgili problemlerin fazla görülmesi, az sıklıkta yapılması nedeniyle pankreas ameliyatlarını farklı konumlandırmıştır. Pankreas ameliyatları çok çeşitlilik göstermektedir. Tüm cerrahi girişimler aynı zorluk derecesinde değildir ancak genel cerrahinin en karmaşık ve zorlu cerrahi girişimde pankreasla ilgilidir.
Reflü Hastalığı Hiatus Hernisi (Mide Fıtığı)
Reflü pek çok kişide yemek sonrasında ekşime, hazımsızlık ve yemek borusunda yanma gibi rahatsız edici bir durum oluşur. Bu durum ağıza kadar gelen yemek asidi ile iyice belirginleşir. Bu rahatsız edici hissi bazı kişiler geçici yaşarken, bazı kişilerde ise sık tekrarlayan bir durumdur. Hiatus hernisi midenin bir kısmının göğüs boşluğu içine kaçmasıdır. Reflü ve hiatus hernisinin endoskopik olarak tanısı ve klinik olarak uygun hastalarda laparoskopik yöntemle tedavisi uygulanmaktadır.
Anorektal Hastalıkların Tedavisi
Anorektal hastalıklar; Rektal kanama, kaşıntı, ağrı, dışkılama zorluğu, oturamama gibi hastanın konforunu bozan Hemoroid, Anal fissür, Anal fistül, Kondilom gibi anorektal hastalıkların tanı ve tedavisi uygulanmaktadır.
Peritoneal Karsinomatozis (Karın Zarı Tümörleri ve Karın İçi Sıcak Kemoterapi (HİPEK)
Karnımızdaki organları çevreleyen periton adını verdiğimiz zarın kanserine peritoneal karsinomatozis denilmektedir. Başka organlardaki kanserlerin yayılımı şeklinde olabildiği gibi zarın kendi kanseri de olabilir. Genellikle karşılaşılan başka organlara ait hastalıkların bu zara yayılması ve beraberinde karın içinde asit adını verdiğimiz sıvı oluşmasıdır. Çoğunlukla ileri evre hastalık olarak nitelendirilen bu hasta grubuyla ilgili sadece bazı merkezlerde tedavi uygulanmaktadır.
Bu hasta grubunda cerrah, onkolog, radyolog ve gastroenterolog tarafından oluşturulacak bilgi alışverişi veya konsey sonrası hastanın sonuçları değerlendirilerek ameliyata aday olup olmadığı incelenir. Uygun hastalarda karın içindeki tutulan organlarla beraber bu zarın çıkartılması gereklidir. Karın içinde hastalıklı doku temizlendikten sonra aynı seansta önceden belirlenen hastalığa uygun kemoterapi ilacı ile , HİPEK adını verdiğimiz karın içine ısıtılmış kemoterapi verilmesi işlemi uygulanabilmektedir.
Fıtık Cerrahisi
Bir doku veya organın aradaki duvarın yırtılması sonucu başka bir yere doğru yer değiştirmesine fıtık denilir. Karın bölgesinde sıklıkla en zayıf noktalar olduğundan kasık ve göbekte oluşur. Ayrıca geçirilmiş ameliyat yaralarının yerinden de fıtık gelişebilir. Nedenleri arasında ağır bir şey kaldırmak, doğumsal doku zayıflığı, kas hastalıkları, kronik öksürük ve kabızlık, obezite ve sigara kullanımı sayılabilir.
Fıtık tedavi edilmezse içine sıkışan organa bağlı olarak huzursuzluk, ağrı, kabızlık ve hatta organın çürümesine dahi yol açabilir. Bu nedenle vakit geçirilmeden tedavi edilmelidir. Tedavisinde öncelikle hasarlı olan kısmın onarılması ve gerekirse yama ile desteklenmesidir. Açık teknikle yapılabildiği gibi laparoskopik adını verdiğimiz kapalı yöntemle de bu ameliyatlar gerçekleştirilebilmektedir. Laparoskopik ameliyat sayesinde hasta bir gece hastanede kalış sonrası kısa sürede günlük hayatına dönebilmektedir.